Hayatıma dair anladığım 3 şey
Son bir yıl içinde hayatıma dair üç yeni şeyi anladım. Çok basit, epey temel ama yaşayınca kavranan üç başlığı bir içerikte topladım.
İnsanın her döneminde o döneminin insanı oluyor. Bazen aileden biri, bazen bir arkadaşınız, artık bazen de bir YouTuber. Onunla birlikte bir şeyleri öğreniyorsunuz, onunla birlikte yeni şeylere adım atıyorsunuz. 2020'den aldığım en büyük derslerden biri şu:
Doğru insanı gününün insanı yapman gerek.
Ben bu insanların dönemini karıştırdım. Her şeyi yaşamamak lazım, başkalarının hatalarından da ders çıkarılabilir ama kesinlikle bazı şeyleri yaşamak gerekiyor.
Her dönemin insanlarının farklı öğrendiğini gördüm. Genel bir örnek üzerinden anlatayım: Hangimiz iyi paralar kazanıp birikim yapmak istemiyoruz ki. Bir birikimin olsun, rahat yaşa, istediğini yap, hobini mesleğine dönüştür, yarın yeniden işe gitmek için yaşama gibi birçok sloganvari cümle kurabiliriz.
Bunun için nereden başlamak gerektiğini bilmek gerekiyor. Önce ne harcadığını ve ne kazandığını hesaplamalı. Gelir gider skalasını nasıl daha iyi seviyeye getireceğini düşünmelisin ve ilk adımı atmalısın. Peki bu hesapları yapmadan yatırım üzerine araştırmalar yapmaya başlarsanız ne olur?
Gününüzün insanını bir yatırımcı, hatta bir emlak yatırımcısı olarak seçerseniz ne olur? En sakin tabiriyle beyniniz yanar. Ortada bir birikim yok, ortada ev alacak kadar bir gelir yok. Tüm sistemi bir emlak patronunun para kazanma değerlerine göre kuramazsınız.
Sistem basit: Birikim yapmak isteyen bir gencin bugününün insanı yaptığı işten daha fazla para kazanmayı sağlayacak olan veya ona zamanını yeni becerilere çevirebilecek şeyleri öğretecek insanlar olmalı.
Gelir gider skalası artı tarafa ağır basmaya başlayacağı zaman o emlak patronunun sözleri dinlenmeli. Tabii ki bu bir tarafa gözlerimizi kapatmalıyız demek değil, tabii ki gözler açık olacak. Bu çağ her tarafta ortalama bilgisi olanların çağı, her şeyden az az bilmeliyiz ama altı dolu olmayan bir alanda önce altı doldurmak daha mantıklı gibi. Önceliği belirlemek gerek.
Bahsetmek istediğim ikinci konu şu:
Kendine zaman ayırmayı bilmelisin.
Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun bir şiiri vardı ya: “Oğlum Mernuş Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun” diyordu. O şiirdeki gibi otobüsü kaçırmış gibi koşturmaya gerek yok. Oradan oraya atlayıp nereye gittiğini bilmeden çok çalışırsan yanarsın.
Burada bir bakıma çok çalışmayın gibi bir düşünce yapısı da ortaya çıkıyor. Mevcut durumun farkında olmalı insan. Elindeki imkanları bilmeli ve ona göre hareket etmeli. Montaigne kaç yüzyıl önce söylemiş,
“Bir amaca bağlanmayan ruh yolunu kaybeder. Çünkü bir yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.”
Hedefini çiz, bu hedefe giderken çevik ol, gerekirse hedefi de değiştirecek gücün olsun.
Sıralama yapmayı bilmek gerek.
Çok fazla ilgi alanım var. Hem veri analizi öğreneyim hem SEO tarafını ilerleteyim, hem satış öğreneyim, hem de yeni bir dil öğreneyim derken her şeyin ortasında kaybolmuş halde buldum kendimi. Bu öyle bir akışın içine girmek ki telaş akışı bile diyebilirim.
Her şeyi aynı anda öğrenemezsin, bunu kavradım. Bazı şeyler çok basittir ama onu yaşayınca daha anlamlı olur ya, bu da öyle bir cümle. Her şeyi aynı anda öğrenemeyeceğimiz ortada, çok net bir cümle ama her şeyi aynı anda öğrenmeye çalışırsan bu cümlenin ne kadar anlamlı olduğunu tam anlamıyla kavrayabilirsin.
Öğreneceğin konular arasına da bir bariyer çekmeli, hepsini birbirine bağlamalı. Öğrendiğini mümkün olduğunca yazmalı. Aklımdan Düşenler’in ikinci bölümünde de bahsetmiştim: En iyi öğrenme şekillerinden biri de öğretmek.
Bir o kadar dağınık, bir o kadar da içten olduğunu düşündüğüm bu yazıda hayatıma dair kavradığım üç şeyden bahsettim. Yeni içeriklerde görüşmek üzere. =)