Okuyacağı kitabı bile kahveye bağlamak

Emre Can Kartal
3 min readJun 27, 2020

--

Bazen aklıma bir şeyler geliyor, konudan konuya dalıp yazıveriyorum. Bu notların çoğu Evernote’ta bir klasörde toplanıyor, ara ara okuyup gelecek yıllarda bu notlara bakıp nasıl hissedeceğimi tasvir etmeye çalışıyorum.

1 Şubat 2020'de “Salata güzel şey” diye yazmışım mesela. O dönem Bahçelievler’de harika bir pideci bulmuştum, salataları da harikaydı. Güzel bir salata kendi hayatım adına kayda değer şeyler yazdırabiliyor.

Salata güzel, pide + salata bambaşka güzel.

Başlık salata ama içerikte şöyle mezeler var:

Disiplinli bir tempo biraz çabalayanın ortalamaya fark attığı bu coğrafyada benim kriterlerime göre güzel bir hayat yaşamanın temel noktası diye düşünüyorum. Doğru kişi, doğru zamana değil; doğru yerde olmaya inanıyorum.

Bazı şeyleri anlamak için o şeyin kendisine değil, etki alanlarına bakmak daha değerli. Devlet antropolojisi dersiyle birlikte biraz daha oturmuştu kafamda.

Tarihsel bir devlet imajı gayet iyi, Oppenheimer belki de hala haklı ama devleti anlamak için devletin araçlarına, vatandaşlarına sunduklarına değil, insanları kıldığı kırılganlığa bakılabilir. “Ben olmazsam şu olur” imajına, “rahat oturmanı sağlayan benim” duruşuna kadar… Tabii Butler bu konuda yazmış da yazmış.

Sözün özü çobanın çiftçiye olan anlaşmasını bozması ile başlayan serüven arı bir tanımla değil, geniş etki alanları ile muğlak ve sinir bozucu bir hal alabiliyor.

Yaşam, gecenin konusudur.

Az önce Gündüz Vassaf’ın Cehenneme Övgü kitabına aldığım notlara yeniden bakmaya karar verdim. Elim kitaptan önce kahveye gitti. Kahve olmaksızın kitap okuyamıyormuşum gibi hissettim.

Senaryo basit: Sıcak bir içecek hazırlanmalı ve sonra kitap açılmalı. Hatta mümkünse Instagram’a bir de hikaye atılmalı. Konu konuyu açıyor ama bir dönem kendimi tam olarak böyle kandırıyordum. İnsanlara sunabileceğim yararlardan biri de kaliteli kitaplar deyip okuduğum kitapları paylaşıyordum. Hikaye güzel bir şarkının çaldığı görünüyor, kahvenin dumanları ortamda, loş ışık ve kitap; mümkünse not alınmış bölümleri… Sonra da kapattım, kitaplı hikayeler de bitti haliyle. Instagram hesabımı kapattığımdan beri de arkadaşlarıma alıntı atmak dışında kitap fotoğrafı çekmiyorum. Belki de bir şeyin paylaşılabilir olması onu yapmaya itiyordur. Bu daha da ilginç.

Konu yine dağıldı, toplamaca zamanı. Yine bir girizgah yapayım.

İnsan, beyninin acizliğini kavramakla lanetlenmiş.

Mekan hafızası, koku hafızası derken birçok şey birbirine bağlanıyor. Yatağa telefonla giriyorsan o yatak senin için uyku alanından çok, telefon ile bayılma alanına dönüyor. Sonuçta uyumuyor, yorgunluktan bayılıveriyorsun. Oturup PlayStation oynadığın masa senin için oyunu çağrıştırıyor, o masada öyle kolay kolay başka şeyler yapamıyorsun. Kitap için de kahve gerekiyor haliyle.

Kitap okumak için kahveye ihtiyaç duymak da bazen canımı sıkıyor. Kahve içmeyi sevmediğimden veya “keyif dolu” bir hayat yaşamak istemediğimden değil tabii ki bu. Demek istediğim; “Kitap içerken kahve içmek istedim ve içiyorum” gibi bir düşünce değil. Biraz daha açayım.

Kitap aklına geliyor ama onu raftan almadan önce kahveye düşüveriyorsun. Kitap okuma eylemine yardımcı olarak görünen kahve içme eylemi, alışkanlık edindiğin andan itibaren, bir bakıma kitap okuma eylemine giden yola dönüşüveriyor. Yani ürünün süsü bir anda tedarik zincirinin tam da başına geçiveriyor. Ürünü eline almadan önce ambalaja koyacağın kurdele aklına geliyor. Beyin gerçekten yoruyor (Buraya güzel bir gülücük emojisi koymak isterdim ama Medium’da yok, getemoji de hoş durmadı).

Konuyu abartıyorum ve vitesi birkaç adım yukarı çekiyorum.

Bir nesnenin vazgeçilmez olması, olmazsa olmaz olması büyük bir yük gibi geliyor bana. Tabii ki rutinler güzel, alışkanlıklar güzel; disiplin harika. Burada disipline dair herhangi bir kötü düşüncem yok.

Keyfi olan şeylerde, hayatı daha güzel kıldığı sanılan şeylerde neyin neyi öncelediğini düşünmek bazen bazı şeyleri bırakma isteğini de beraberinde getiriyor. Kitap okuyacaksan önce harika bir hikaye görseli değil, kitabın kendisi akla gelmeli. Araç, öncül olduğu an can sıkmaya başlıyor.

Hayatta kalabilmek için bir yere dayanmaktan da pek hoşlanmıyorum. Birey olabilmenin temelinde birçok şey için azami aciziyet yatıyor olabilir.

Bu düşünceler bir kez daha dank ettiriyor ki, yıllar yıllar sonra can sıkıcı bir yaşlı haline geleceğim.

--

--

Emre Can Kartal
Emre Can Kartal

Written by Emre Can Kartal

Bir yerlerde bir şeyler kovalıyorum.

No responses yet