Platon, Facebook’un akılsızlığını nasıl öngördü?

Emre Can Kartal
4 min readJan 10, 2019

--

Teknoloji, doğası gereği zor olması gereken şeyleri kolaylaştırmayı vaat eder.

Eski Mısır’da Thamus adında bilge bir kral yaşadı. Bu kral, bir gün Theuth adındaki zeki bir tanrı tarafından ziyaret edildi.[1]

Theuth aritmetik, geometri; astronomi ve tavla gibi birçok yararlı şeyi icat etmişti. Ancak en büyük keşfi “yazıyı kullanması”ydı. Yazının keşfi, Theuth’un Kral Thamus’la en çok paylaşmak istediği buluşuydu.

Yazma sanatı, dedi Theuth, “Mısırlıları daha bilge yapacak ve onlara daha iyi bir hafıza verecek; bu, hem hafıza hem de akıl için özel bir şey.”

[Bu sözler karşısında] Thamus, Theuth’u azarladı. “Ey hünerli Theuth” dedi, “Bir sanatın babası veya yaratıcısı, her zaman, yarattığı şeyin onu kullanacaklar için kullanışlı veya kullanışsız olduğuna karar veremez.”

Kral devam etti: “Senin bu keşfin [kelimelerin yazılışını] öğrenenlerin ruhlarında unutkanlığa yol açacak; çünkü hafızalarını kullanmayacaklar, dışarıdaki harflere güvenip kendilerini hatırlamayacaklar.”

Thamus konuyu şöyle kapattı: Yazılı kelimeler “öğrencilerine gerçeği değil, gerçeğin suretini verir; öğrencilerin çoğu şeyi duyacaklar ama hiçbir şeyi öğrenmeyecekler, bilgili görünecekler ama genelde cahil olacaklar; gerçeklikten yoksun, bilgelik taklidi yapan yorucu bir topluluk olacaklar.”[2]

Facebook’a Hoş Geldin

Burada alıntısını yaptığım hikâye, Sokrates’e atfedilen ve günümüzden 2,400 yıl önce yazılmış, Platon’un “Phaedrus”undan geliyor. Bu anlatı; Times tarafından yapılan, bir yıl içindeki Rus dezinformatsiya[3], Cambridge Analytica[4] ve devasa güvenlik ihlali[5] gibi Facebook’un, gülünç ve kendi haklarını gözeten hesaplamalarını içeren P.R. facialarıyla yüzleşmesine ilişkin kapsamlı araştırma sayesinde bu hafta da geçerliliğini sürdürüyor.

Şimdi öğreniyoruz ki şirket -George Soros gibi eleştirmenlere ve ticari rakiplerine karşı sessizce nifak tohumları ekerken-platformundaki Rus müdahalesinin yaralarını da sarmaya çalışıyormuş. Facebook, Times’ın bazı iddialarına cevap verse de, şimdilerde şirketin itibarı kamu toksisitesi departmanında Philip Morris ve Purdue Pharma’nın arasında bir yerde duruyor.

Kim şunu söyleyebilir: Vakti geldi.

Teknolojinin; çılgın, şişirilmiş vaatler ve istemsizce zararla sonuçlanmış hikayesi kesinlikle yeni değil. Asıl şaşırılacak şey bunun bizi sürekli şaşırtıyor gibi görünmesi. Peki, neden?

Bu nedenlerin bir kısmı, teknolojinin sadece ve sadece onu kullananlar kadar iyi olduğunu unutmaya meyilli olmamızdır. Teknolojiyi bizi yüceltmesi için istesek de onu aşağı çekiyoruz. Daha iyi bir anlatışla; Twitter, kamusal alanı yücelten fikirlerin ve konuşmaların dijital bir panosu olabilirdi, onu Amerikan aklının açık çöplüğüne çevirdik. Facebook; yalnızlığın kendi izolasyonunda derin çukurlar açması için bir araç olarak değil, gelişmiş insan etkileşimini sağlayan bir platform olarak hizmet etmeliydi.

Bir diğer yandan şu da doğru ki, Facebook ve diğer Silikon Vadisi devlerinin kendilerini satmaları, kar amacı gütmelerinden değil, bir ideali takip etmelerindendi. Facebook’un görevi “dünyayı daha açık ve birbirinden daha haberdar hala getirmek”ti. Tesla’nın amacı “dünyanın sürdürülebilir enerjiye geçişini hızlandırmak”tı. Google’ın mantrasıysa[6] –bu yılın başlarında bu sloganı sessizce düşürmüş olsa da- “Kötü Olma”ydı.

Ama teknolojinin bizi sık sık hayal kırıklığına uğratması ve bize sürekli ihanet etmesinin temel nedeni, onun -doğası gereği- zor olması gereken şeyleri kolaylaştırmayı vaat etmesidir.

Tweet atmak ve trollemek kolay, konuşma sanatı ve ölçülü tartışmada uzmanlaşmak zordur. Mesajlaşmak kolay, doğru dürüst bir şeyler karalamak zordur. Google’dan bir şeyleri aramak kolay, ilk aşamada ne arayacağını bilmek zordur. Facebook’ta binlerce arkadaşının olması kolay, yıllara meydan okuyan altı ya da yedi dostluğu korumak zordur. Tinder’da sağa kaydırmak kolay, aşkı bulmak ve aşk ile kalmak zordur.

Sokrates’in -veya Thamus’un- yazılı kelimeleri reddetmesinin nedeni de buydu: Yazılı kelimelerin bize bir kaçış sunması. Yazılı kelimeler; dikkatin yükünden, aklın ve hafızanın varlığından kurtulmuş olsak bile, haberdar ve iletişimde olduğumuz illüzyonunu yaratır. Bu, bugün için tuhaf gelebilir ama kaçımızın kişisel, iş hayatına yönelik veya memleket sorunları kısayollara bağlı kalmadan çözülebilir?

Times’ın, Facebook’un kendi problemleriyle nasıl başa çıktığı konusundaki dosyası, Mark Zuckerberg ve Sheryl Sandberg’in bu basit ama ürkütücü, güven krizine sebep olan durumu ne kadar umutsuzca -danışmanlar, lobiciler ve teknoloji güncellemeleriyle- manipüle etmeye ve toparlamaya çalıştığını yüzümüze vuruyor. Aşkta ve dilbilgisinde olduğu gibi, güven kazanmak ve onu korumak zordur. Bunu değiştirecek bir yol yoktur.

Başa dön, Facebook. Temelleri inşa et. Dünyanın gidişatını değiştirmeye çalışıyormuşsun gibi görünmeyi bırak. Etiğe uygun çalışmak, daha açık olmak ve sorumluluk sahibi olmak için çabala. Bunun zaman alacağını kabul et. Bir haftalığına Facebook’u kapat. Bunun yerine antik bir kitap oku.

Yazar: Bret Stephens

Çeviren: Emre Can Kartal

[1] Bu anlatı, Sokrates’in diyaloglarının yer aldığı, Platon’un “Phaidros” isimli eserinde geçiyor. Sokrates, “Tanrıların en çok hoşlandığı nutuk yazma veya söyleme şekli” üzerine Thamus ile Theuth arasındaki hikayeyi anlatıyor (ç.n.).

[2] Thamus’un bu görüşü ilk bakışta görkemli gelse de bir yönüyle epey eksik görünüyor. Neil Postman, Teknopoli eserinin başında bu anlatıya değinip aynen şunları söylüyor: “Tüm bilgeliğine rağmen Thamus, yazının bizce malum olan birçok yararını öngörememiştir. Buradan teknolojik buluşların tek taraflı etkilerinin olduğunu varsaymanın bir hata olduğunu öğreniyoruz. Tüm teknolojik buluşların hem menfi hem müspet etkileri vardır (ya o ya bu değil, hem o hem bu).” Devamı için belirtilen kitabın “Thamus’un Yargısı” bölümüne göz atılabilir (ç.n.).

[3] Disinformation. Kasıtlı olarak yanlış bilgi yayma (ç.n.).

[4] Facebook’un Cambridge Analytica ile dolaylı ve direkt olarak bilgi paylaştığı ve bu bilgilerden hareketle kullanıcılara reklamlar üzerinden siyasi propaganda yapıldığı iddia ediliyordu. Öyle ki Amerika’daki seçimi Trump’ın kazanması, Facebook propagandalarına dayandırılıyordu (ç.n.).

[5] Facebook’a yapılan saldırıda 50 milyonu aşkın insanın kişisel bilgilerinin açığa çıkması olayı (ç.n.).

[6] Mantra “kutsal formül” olarak düşünülebilir (ç.n.).

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

--

--

Emre Can Kartal
Emre Can Kartal

Written by Emre Can Kartal

Bir yerlerde bir şeyler kovalıyorum.

No responses yet

Write a response