Sürdürülebilirlik “câzibe” ile mümkün
Geliştirdiğiniz harika bir ürün olduğunu varsayalım. Bu ürün, onu kullanma ihtiyacı duyanların zamanlarından tasarruf etmelerini sağlayacak, onları çok daha verimli kılacak ve kesinlikle hayatlarına olumlu olarak yansıyacak.
Rakipten daha iyi bir ürüne sahip olup ondan daha az satmak
Bir diğer yandaysa işlevsellik açısından sizden kötü olduğunu gördüğünüz bir rakip marka yer alıyor. Rakip ürünün eksileri sizin fırsata çevirmek istediğiniz temel nokta olsa da bu marka her zaman sizden daha fazla satıyor ve müşterilerin geneli onların ürünlerinin sizinkilerden daha iyi olduğu konusunda hemfikir olabilir.
Böyle bir durumda sorun olan şey pazarlama değil, sürecin ta kendisi. Ürünün ta kendisi müşteri için albenili olmayabilir, “paketleme”lisiniz. Bu konuda bir deney üzerinden “Ürün bağlamı kadar değerli” başlıklı bir yazı da paylaşmıştım.
Câzibe
Câzibe köken olarak cezb’den geliyor, cezb kendine çekmek demek.
Câzibe: Dikkat ve ilgiyi üzerine çekme özelliği, çekicilik, alımlılık, albeni
Yukarıdaki tanımı müşteride/kullanıcıda uyandıramadıktan sonra daha iyi bir ürünle, pazarlama sürecini daha iyi yönetmiş bir markayla rekabet etmenin olanağı yok. Bugün Türkiye’deki perakende pazarlara bakın, hepsinin müşteri memnuniyeti benzer ve eldeki kitleyi yeniden mağazaya çekebilmek için ek kampanyalar yapmak zorundalar, çünkü bir câzibeleri yok. Bunun yanı sıra, bu örneğe zıt olarak, perakende sektöründe câzibe yaratmak biraz daha farklı bir konu olabilir.
Müşteri memnuniyetinden daha değerli olan şey
Müşteri/kullanıcı memnuniyeti odaklı olmak gayet iyi olsa da bu durum, müşteride/kullanıcıda câzibe yaratamadıktan sonra sürdürülebilirlik açısından soru işareti olabiliyor.
Tek girdiğiniz bir piyasada bir rakibiniz sizinkinin neredeyse aynı ürünü çıkardığında bir anda yarı yarıya kayıp yaşayabilecek noktaya gelebiliyorsunuz, çünkü müşteri rakibinizden de memnun.
O zaman sürdürülebilir başarı için yapılması gereken bir câzibe yaratabilmek.
Çalışan ve mekân
Câzibe için önce çalışan ve mekân ile başlanmalı diye düşünüyorum. Herhangi bir ekip arkadaşı; karşı tarafa değer veren, markanın ideallerini kendi idealleri gibi benimseyen, inisiyatif alabilen ve donanımlı olmak durumunda.
Dijital ürünlerde mekânı değiştirmek soru işareti gibi dursa da aslında o taraftaki durum çok daha hızlı bir şekilde toparlanabiliyor. Bugünlerde Mobidictum için yeni şeyler düşünüyorum ve bu konuda kesinlikle bağlamı hesaba katıyorum.
İnsanların birbirleriyle konuştukları Discord sunucusunun mevcut durumu mekânın ta kendisi. Moderasyonun ilgisi, insanları ayrıcalıklı gibi görmeleri, oyunlaştırma ile bezenmiş rollerin dağıtımı bile kritik. Girdiği an ayrıcalığı yaşamalı ki seninle bağ kurabilsin.
Bağlamı düzeltmeden ürünün değeri sürdürülebilirlik yaratmıyor. Bir marka kesinlikle bağlamı kadar değerli.